“Asıl Karargâh, Philadelphia’nın Ağlayan Adamının Etrafında”


“Asıl Karargâh, Philadelphia’nın Ağlayan Adamının Etrafında”
Avcı’ya ve onun üzerinden sosyalist kimlikleriyle bilinenlere yönelik bu
komplonun içine dâhil edilenlerden biri de Mahir Sayın’dı. Hanefi Avcı’nın
ulaştırdığı bilgilerle, örgütün “son anda polisin elinden kurtularak” yurtdışına kaçan
lideri olarak anılan Sayın, http://www.binaet.org isimli internet sitesinde 01 Ekim
2010’da , “Asıl Karargâh, Philadelphia’nın Ağlayan Adamının Etrafında”136 başlıklı
bir yazı kaleme aldı. Komplonun amacının Hanefi Avcı’yı susturmak olduğunu
vurgulayan Sayın yazısında özetle şunları dile getirmişti:
“Hayatımda muhtelif örgütlerin mensubu olmakla birçok kez suçlandım. Hepsinde
bir ciddiyet, bir yanından gerçeğe dokunma vardı kuşkusuz. Ama 21 Eylül 2010
tarihinde SDP, TÖP, Red, Dönüşüm, Bilim ve Gelecek dergilerinden insanların
tutuklanması sonucu benim de Devrimci Karargâh isimli örgütün ‘üst düzey
yöneticisi/lideri’ olarak soruşturulmam kadar tuhaf bir örgüt işiyle karşılaşmadım.
Bundan daha komik olanı zamanın Perinçekçilerinin 1971 yılında polis tarafından
‘oportünistler örgütü’ olarak tutuklamasıydı.

 

14 Eylül tarihinde işlerim dolayısıyla İsviçre’ye gitmiştim. 21 Eylül’de yapılan
tutuklamaların basına yansımalarını görünce şaşkınlıktan küçük dilimi yuttum.
Özellikle Samanyolu TV edepsiz bir kolaj yaparak ya da polisten alıp yayınlayarak
müthiş bir terör örgütünün İstanbul polisi tarafından ortaya çıkarıldığını haber
veriyordu. Legal bir partinin başkanı ve yürütme kurulu üyeleri, dergi
çevrelerinden insanlar yazarlar terörist diye tutuklanıyor ve benim de operasyonu
önceden öğrenerek yurt dışına kaçtığım anlatılıyordu. Hem de nasıl?
Emniyetçi Hanefi Avcı’nın, Necdet Kılıç’a, onun Doğan Fırtınaya, Fırtına’nın da
bana haber vermesi sonucu ben operasyondan haberdar oluyorum ve ‘örgüt
arkadaşlarımı durumdan haberdar etmeden’ operasyondan bir hafta önce yurt
dışına legal yollardan firar ediyorum! Beni adım adım izlemekte olan İstanbul
polisi ise normal yollardan çıkış yaptığım Sabiha Gökçen Havaalanı’na kadar
izimi süremediği için olsa gerek, üzerinde Salih Mahir Sayın yazan kimliğimle uçup
gidiyorum.
Mesele ne imiş? Devrimci Karargâh denilen örgütü yönetmekte imişim ve Hanefi
Avcı’da bu örgütle ve benimle bir biçimde ilişkili ki, beni uyarıyor. Ama ‘ben
değişik partilere/örgütlere dağılmış’ arkadaşlarımı uyarmıyorum! Ben kaçıyorum
onlar tutuklanıyor. Hepsinden komik olanı da H.Avcı beni kurtarmak için(!)
kendini böylesine riske atarak tutuklanmayı bekliyor? Madem kaçmak gerekli bir
yol, kendisi neden kaçmıyor ve susturulmasına izin veriyor? Benden başka önemi
olan hiç mi başka insan yoktu ki onlara haber verilmiyor?
Bunlar normal aklın yanıtlayabileceği sorular değil. Bu ancak telaş içerisinde
senaryo hazırlayan Terörle Mücadele Dairesi görevlilerinin kendilerini ikna
edebilir. Ama işin ilginç yanı bu akıl kabul etmez senaryoyu hukuk okumuş savcı ve
hâkim de kabul ediyor ve 13 kişi bir çırpıda tutuklanırken dört gün sonra onlara
Hanefi Avcı da ekleniyor. Demek ki, H. Avcı’nın iddiaları doğru Cemaat devlet
kurumları içerisinde öylesine yan bir hiyerarşi oluşturmuş ki, en akıl almaz
senaryolarla bile insan tutuklanabiliyor. H. Avcı da ‘tutuklanmam iddialarımı
doğrulamıştır.
Daha bitmedi. Benim Hanefi Avcı ile bırakalım aynı örgütünün içinde veya
yakınında durmayı, sanırım aynı caddeden bile geçmişliğim tartışılabilir.
Kurtuluşçulara işkence yapmış eski bir emniyetçi olması dolaysıyla varlığımdan
haberdar olabilir ama işkencecim bile olmamıştır!… Bu kadar alakasız duran
insanların nasıl oldu da yolları böyle bir davada kesişti?… Nereden bakarsanız ipe
sapa gelmez bir senaryo. Bütün mesele, H. Avcı’yı susturabilmek için bir örgüt
bağlantısı uydurma ihtiyacından kaynaklanmaktaydı… İt iti ısırmaz derler ama
bunlar ısırıyorlar… Biz de komplonun ana karargâhını deşifre edelim. Asıl
Karargâh, karşı devrimci karargâh Recep Tayyip Erdoğan’ın karşısında elpençe
divan durduğu, referandum başarısındaki katkıları dolaysıyla selamlar gönderdiği
Philadelphia’nın ağlayan adamının etrafında kurulmuştur.”

Dün polis, bugün örgüt üyesi


Dün polis, bugün örgüt üyesi
Yazdığı kitapla bir anda hedef haline gelen hanefi Avcı’nın da sanıkları arasında
bulunduğu DK soruşturmasının iddianamesi İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesince
4 Şubat 2011 günü kabul edildi. İddianamede Avcı DK örgütüne yardım yataklık,
SDP’lilerin de aralarında bulunduğu diğer şüpheliler de örgüt üyesi olmakla
suçlandı. 14’ü tutuklu 22 kişi hakkında hazırlanan iddianamede Avcı’ya “Devrimci
Karargah terör örgütü ve mensuplarına yardım”, “Terörle mücadelede görev almış
kişileri hedef gösterme”, “Soruşturmanın gizliliğini ihlal” gibi suçlamalar
yöneltildi. Savcı Kadir Altınışık tarafından hazırlanan iddianamede, Avcı’nın
mahkemelerce verilen dinleme kararlarına ve uygulamalarına ulaşarak bunları
Devrimci Karargah terör örgütü şüphelisi Nejdet Kılıç’a bildirdiği öne sürülerek,
“Hanefi Avcı’nın, Devrimci Karargah terör örgütüne ve şüphelilerine yardımda
bulunduğu anlaşılmıştır” denildi. 22 sanıklı iddianamede, ‘‘Hanefi Avcı’nın,
mahkeme tarafından verilmiş gizli belge niteliğini taşıyan mahkeme kararını
usulsüz olarak elde ettiği ve Devrimci Karargah terör örgütü şüphelisi Necdet Kılıç
ile bunları paylaştığı anlaşılmıştır. Dolayısıyla Emniyet Müdürü Hanefi Avcı’nın
Devrimci Karargah Örgütü ve şüphelilerine yardımda bulunduğu tespit edilmiştir’’
denildi.

Soruşturmanın gizliliğini ihlal iddiası


Soruşturmanın gizliliğini ihlal iddiası
Necdet Kılıç’ın Beyoğlu’ndaki evinde yapılan aramada elde edilen el yazımı
dokümanların içerisinde, Avcı’nın deşifre ettiği öne sürülen soruşturma dosyasının
tarih ve sayısının yer aldığı notların ele geçirildiği belirtilen iddianamede, “Hanefi
Avcı, Necdet Kılıç ile yaptığı telefon görüşmelerinde, ‘Necdet’in, savcılığa dilekçe
vermesi gerektiğini, hakkında eski dinleme kararı bulunduğunu, dinleme ile ilgili
yeni bir karara ulaştığını, telefonun Necdet Kılıç’ın üzerine olmasına rağmen
dinlemenin başkasının adına alındığını, bunu yapanların İstanbul İstihbarat Şubesi
olduğunu, dinleme harici takip de yaptıklarını, takibi yapanların normal polis
olmadığını, cemaatin adamları olduğunu, bunu da dilekçesinde belirtmesi
gerektiğini’ söylemiş, mahkeme tarafından verilmiş gizli belge niteliğini taşıyan
mahkeme kararını usulsüz olarak elde ettiği ve Devrimci Karargah terör örgütü
şüphelisi Necdet Kılıç ile bunları paylaştığı anlaşılmıştır. Dolayısıyla Emniyet
Müdürü Hanefi Avcı’nın Devrimci Karargâh Örgütü ve şüphelilerine yardımda
bulunduğu tespit edilmiştir” denildi.

Ergenekon soruşturmalarını eleştirmek de suç


Ergenekon soruşturmalarını eleştirmek de suç

Avcı’nın yazmış olduğu kitabında Ergenekon soruşturması ile ilgili gizli tanık
ifadelerinin basit ve uydurma olup maddi delillere aykırı olduğunun yazdığı
belirtilen iddianamede, “Böylece okuyan kişilerin kafasında, soruşturmanın
ciddiyeti ve doğruluğu hakkında şüpheler meydana getirilmeye çalışıldığı
görülmüştür. Kitapta, istihbarat, terörle mücadele şube müdürlükleri personelinin
de terör örgütlerinin Ergenekon terör örgütü ile irtibatlarının olduğu ve yönetildiği
hususlarına inanmadıkları iddia edilmektedir. ‘İstihbarat Daire Başkanlığında,
cemaatin özel cihazları ve kanunsuz dinleme materyalleri mevcuttur’ denilerek,
Emniyet içerisinde hizipleşme varmış algısı uyandırılmış, İstihbarat Daire
Başkanlığı kanunsuz dinlemeler yapmakla itham edilmiştir. Ergenekon, Balyoz,
Erzincan ve emniyet genel müdür yardımcılarının davalarının şaibe altında olduğu,
bu davaların temelinin çürük olduğu, hâkim ve savcıların hukuku hiçe sayan
kararlar verdiği, soruşturmalarda görev alan polis, savcı ve hâkimlerin kişilere
tuzak kurdukları, bu görevlilerin örgütsel bir yapı içerisinde oldukları iddia edilmiş,
soruşturmada görev alan adliye ve emniyet mensupları şaibe altında bırakılmaya,
yargı etki altına alınmaya çalışılmıştır” iddialarında bulunuldu.

Sahte kimlikler görev için verilmemiş


Sahte kimlikler görev için verilmemiş
Avcı’nın yine kitabında bazı emniyet müdürlerinin görevlerinden alınmalarıyla ilgli
yazdığı bölümlerde soruşturmayı yürüten adli personelin hedef gösterildiği,
yargılamayı etkilemeye çalıştığı iddia edildi. Avcı’nın ikametinden ele geçirilen ve
kendi fotoğrafıyla başkası adına düzenlenmiş pasaport, sürücü belgesi ve nüfus
cüzdanlarının da herhangi bir görev ve resmi amaçla kendisine verilmediği ve bu
nedenle sahte olarak Avcı tarafından kullanıldığı ve saklandığı kanaatine varıldığı
da belirtildi. Hanefi Avcı’nın yazdığı kitapta, kamuoyunda, ‘‘Ergenekon’’ ve
‘‘Balyoz Planı’’ adıyla bilinen önemli soruşturma ve kovuşturmaların kesin
hükümle sonuçlanmadan önce süreç içerisinde savcı, hakim, mahkeme, bilirkişi
veya tanıkları etkilemek amacıyla yazılmış bölümlerin mevcut olduğu belirtilen
iddianamede, yine kitapta, terörle mücadele eden savcı, hakim ve kolluk
kuvvetlerine suç isnadının yapıldığı, yetkilileri hedef gösteren bölümlerin olduğu
kaydedildi.

Eşi de sanık oldu


Eşi de sanık oldu
İddianamede, Avcı’nın eşi Şenay Avcı’nın da “ikametinde bulunan birden fazla
ruhsat süreleri dolmuş silahı bulundurma” suçundan 7 yıl 6 aydan 12 yıla kadar
hapis cezasına çarptırılması istendi. Avcı’nın evinde yapılan aramada bulunan
kendi ve eşi üzerine kayıtlı iki tabanca ve bir kaleşnikof tüfekin incelemesinde
Emniyet Genel Müdürlüğü kuvvesine kayıtlı olmadıkları tespit edilmişti. Şenay
294
Avcı’nın üzerine kayıtlı kaleşnikof silahın ruhsatının da iptal edildiği ve Emniyet
Genel Müdürlüğü’ne teslim edilmesi gerektiği iddianamede yer aldı.

SDP’lilere örgüt üyeliği suçlaması


SDP’lilere örgüt üyeliği suçlaması

 

Aralarında Sosyalist Demokrasi Partisi (SDP) üyelerinin de bulunduğu diğer 20
sanıktan 13’üne ise örgüt üyeliği suçlaması yöneltildi. Hanefi Avcı’nın arkadaşı
olan eski işkence mağduru Nejdet Kılıç da, “Devrimci karargah terör örgütü üyesi
olmak” suçlanıyor. 129 sayfalık iddianamede, tutuklu sanıklar arasında bulunan
eski Emniyet Müdürü Hanefi Avcı’nın, “Devrimci karargah terör örgütü ve
mensuplarına yardım” suçundan 7,5 ila 15, “Yargı görevini yapanı etkileme”
suçundan 3 ila 6, “soruşturmanın gizliliğini ihlal” suçundan 1.5 ila 4,5, “Terörle
mücadelede görev almış kişileri hedef gösterme” suçundan 1 ila 3, “ikametinde ele
geçirilen ruhsatsız silahlar nedeni ile 6136 sayılı yasayla muhalefet” suçundan 7,5
ila 12 ve “zincirleme şekilde kişisel verileri hukuka aykırı olarak ele geçirme”
suçundan da 2 yıl 10 ay ila 11 yıl 3 ay olmak üzere toplam 23 yıl 1 ay ila 51 yıl 9
ay arasında değişen hapisle cezalandırılması talep edildi.
Aynı zamanda Hanefi Avcı’nın arkadaşı olan yine tutuklu sanıklardan Nejdet
Kılıç’ın, “Devrimci karargah terör örgütü üyesi olmak” suçundan 7,5 ila 15 ve
“6136 sayılı yasada belirlenen bıçakları izinsiz bulundurmak” suçundan 1,5 ile 3 yıl
olmak üzere toplam 9 ile 18 yıl arasında hapisle cezalandırılması talep edilen
iddianamede, sanıklar SDP Genel Başkanı Rıdvan Turan ve Mahir Sayın, Osman
Bahar Okar, Semih Aydın, Hakan Tanrıverdi, Önder Sönmez, Oğuzhan
Kayserioğlu, Özgür Aytulum, Günay Kubilay, Ecevit Piroğlu, Kemal Hamzaoğlu,
Sultan Çelik Kubilay, Özgür Cafer Kalafat, Yaman Yıldız, Selda Başusta, Hakan
Soytemiz ve Tuncay Yılmaz, Ulaş Bayraktaroğlu ve İbrahim Turgut’un “Devrimci
karargah terör örgütü üyesi olmak”, “Ateşli silahlar kanununa muhalefet”, “sahte
kimlik bulundurmak”, “İzinsiz toplantı ve gösteri yürüyüşüne katılmak”, “İzinsiz
toplantı ve gösteri yürüyüşünde molotofkokteyli taşıma ve atma” gibi suçlamalar
yöneltildi.
(Cezaevine konuldukları günden bu yana medyada çıkan haberlerle ilgili
kendilerini savunmalarına olanak olmayan bu kişilerle ilgili iddiaların ne kadarının
doğru olduğu eğer adil bir yagılama süreci yaşanırsa ortaya çıkacak. Bu süreçte
hakkında en çok haber yapılan kişi elbette ki Hanefi Avcı’ydı. Avukatları ya da
cezaevinden gönderdiği mektuplarla kendisine yönelik suçlamalara yanıt vermeye
çalışan Avcı’nın sesi duyulmadı ya da duyuruymak istenmedi. Avcı’nın hem
hakkındaki iddialara yanıt vermesi hem de kafalarımıza takılan soru işaretlerini
giderebilmek için tutuklu bulunduğu Silivri Cezaevi’ne gönderdiğim bir mektupla
kendisine bazı sorular yöneltmiştim. Kendisini görme olanağı buluna aracılar
vasıtasıyla sorularımı yanıtlayacağını söylemişti. Elinizde tuttuğunuz bu kitap Avcı’nın sorularıma verdiği yanıtarla sona erecekti. Ancak kitap henüz bitmeden
Soner Yalçın ve iş arkadaşlarına yönelik yürütülen soruşturma kapsamında
kamuoyu bu çalışmadan haberdar edildi. Arama yapılan odatv’nin bilgisayarlarında
henüz tamamlanmamış bu kitabında bulunduğu ortaya çıktı. Ergenekon’un
yazdırdığı ima edilerek bir itibarsızlaştırma kampanyası yürütülen bu kitap
anlaşılan birilerini ürkütmüştü. Başlangıçta da söylediğim gibi üzerime atılan
şaibeleri gidermek adına kitap tamamlanmadan baskıya verildi. Haliyle Hanefi
Avcı’ya yönelttiğim soruların yanıtı da kitabın içinde yer alamadı. Bu satırlar
yazılırken yanıtlar halen de gelmemişti. Eğer ki beklediğim yanıtlar gelirse gelirse sonraki
baskılarda bu yanıtlara da yer vererek kutap tamamlanmış olacak.)

Neden şifre var?


‘Şifreli kitapçık’ iddialarını yanıtlamak için basının karşısına çıkan ÖSYM Başkanı Prof. Dr. Ali Demir, en önemli soruyu yanıtlamadı: Basına dağıtılan kopyada neden şifre var?

YGS’de şifre iddiaları üzerine ÖSYM Başkanı Prof. Dr. Ali Demir dün basının karşısına çıkıp beklenen açıklamayı yaptı. Ancak birçok soruyu ya yanıtlayamayan ya da çelişkili cevaplar veren Başkan, kafaları daha da karıştırdı. İşte Başkan’ın ‘tatminkar’ bulunmayan açıklamaları

HİÇBİR ADAYA HAKSIZLIK YAPILMADI: Burada YGS’yle ilgili ortaya çıkan iddialarla ilgili, kafalarda oluşan soru işaretleriyle ilgili toplanmış bulunuyoruz. Başlamadan önce şunu ifade etmek istiyorum. 27 Mart 2011 Pazar günü, gerçekleştirilen YGS’de hiçbir adaya haksız bir şekilde, diğerinin önüne geçilecek herhangi bir uygulama asla oluşmamıştır. Bu nedenle tüm adaylarımızın ve velilerin son derece rahat olmalarını ve gerçekleşmiş olan sınavdan şüphe etmemelerini istiyorum.

KİTAPÇIKLAR İNTERNET ÜZERİNDE: Basındaki şifre durumu hiçbir adayın soru kitapçıkları için geçerli değildir. Bütün soru kitapçıkları internet üzerinden tüm kamuoyuna sunulacaktır. Bizler şimdiye kadar yürütme kurulu üyesi olarak, şimdiden sonra da başkan yardımcıları olarak 6 aydır görev başındayız. Hedefimiz ülkemizin hak ettiği bir ölçme seçme yerleştirme merkezi oluşturmaktır. Bununla herkesin hak ettiği bir yapı kurmaya çalışıyoruz. Bu alanda gece gündüz yoğun bir şekilde çalışıyoruz. Sınavda haksızlığa neden olacak her türlü şüpheyi büyük bir titizlikle inceliyor ve bunu engellemek için bütün tedbirleri hayata geçiriyoruz. Bazıları hakkında haksız eleştiriler almamıza karşılık son 15 sınavda bunları gerçekleştirdik ve kamuoyu tarafından takdirle karşılandık. Bugüne kadar gerçekleştirdiğimiz sınavlarda hiçbir şüpheye mahal bırakacak bir olgu yaşanmamıştır.

KİTAPÇIKLARA ULAŞMAK İÇİN TIKLAYIN

ÖSYM HİÇ OLMADIĞI KADAR ŞEFFAF: Kamuoyu iyi bilmelidir ki ÖSYM, sınav güvenliği başta olmak üzere uygulamalardan asla taviz vermemiş, vermeyecektir. Öte yandan ÖSYM bugüne kadar olmadığı kadar şeffaf ve açık olmuştur. Yaptığı her işin hesabını vermiş ve vermekten de büyük bir onu duymaktadır. İddialar da büyük bir açıklıkla incelenmiş ve bunun kamuoyu tarafından açıklıkla bilinmesi sağlanmıştır. Kendimize edindiğimiz şeffaflık ilkesi adaylara bazı olanaklar sunmuş ve bunları kamuoyu bilmektedir. Adaylar her türlü bilgiye kendi şifrelerini kullanarak internetten erişebilmektedirler. Cevap kağıtlarını görebilmekte, tutanaklara erişebilme, bütün itirazları açıklığıyla görebilmektedirler. ÖSYM’nin bu şeffaflık sırasında taviz vermediği tek şey sınav güvenliğidir ve olmaya da devam edecektir.

ADAYA ÖZGÜ SORU VE CEVAP: Hepinizin de bildiği gibi sınav güvenliği sosyal barış için en önemli unsurdur. Bu konudaki en küçük bir açıklık, geçmiş yıllarda gördüğümüz gibi tüm kamuoyunu derinden etkileyecek sorunlar doğurmaktadır. Bu uygulamalar devam edecektir. Bugün sınav güvenliğinin iki önemli boyutuna dikkat çekmek istiyorum. Bunlardan bir tanesi, soruların nihai şeklinin kapalı dönemde verilmesi ve basılması. Ve bir tanesi de adaya özgü soru kitapçığı ve cevap kağıdıdır.

MATBAA KAMERAYLA İZLENDİ: Adaya sorulacak sorular ÖSYM bölgesinde hazırlanmaktadır. Hazırlanan sorular matbaaya götürülmekte ve kapalı dönem adını verdiğimiz, hiçbir bilginin ve nesnenin içeri girdikten sonra dışarı çıkmadığı bir ortamda sınav kitapçığı haline getirilmektedir. Tüm kamuoyunun vatandaşlarımızın, bu kapalı dönem kavramını çok iyi anlaması gerekmektedir. Tüm sınavlarımız kesinlikle kapalı dönem içerisinde hazırlanmaktadır. Kapalı dönemin dışında olup da soruların tamamını bilen hiçbir kimse bulunmamaktadır. Sınavı hazırlayanlar, kapalı dönemden sonra sınav bitimine kadar dışarı çıkamamaktadırlar. Matbaanın tüm çevresi kamerayla izlenmekte, 2G 3G sinyal karıştırıcılar çalışmakta, kapılarda emniyet görevlileri 7/24 izlenmekte, tüm olaylar kayıt altına alınmaktadır. Kapalı döneme parça parça gelen sorular orada birleştirilerek, master soru kitapçığı dediğimiz ve cevap anahtarı görünmektedir. Doğru cevapların ne olduğu ve hangi şıklarda olduğu dışarıdaki kimseler tarafından bilinmemektedir. Buna tüm ÖSYM çalışanları ve soru hazırlayanlar da dahildir. Adaya özgü kitapçık ve cevap anahtarları hazırlanması için, master dağıtım ve cevap anahtarları da kullanarak her aday için soru kitapçığı oluşturulmaktadır.

BİR KİTAPTAN İKİ TANE BASILMADI: Lütfen herkes çok iyi anlasın ki kapalı dönemde soruların dağıtımı tesadüfen yapılmakta ve sistem aynı kitapçıktan iki tane üretememektedir. Üretilen her kitap farklı üretilmekte ve basılmalıdır. Bunun anlaşılması gerçekten çok önemlidir. Matbaada bir kitaptan iki tane üretilmesi mümkün değildir. Kitapçıkta adayın kişisel bilgileri yer almaktadır. Adayın resmi adı soyadı T.C kimlik numarası, cevap kağıdında da yer almaktadır.

BU EN BAŞARILI SINAVIMIZDI: 27 Mart’ta gerçekleştirdiğimiz YGS’de, sınav güvenliğiyle ilgili uygulamalar çok büyük bir titizlikle gerçekleştirilmiştir. YGS, 153 sınav merkezinde 89 bin 290 salonda, 1 milyon 692 bin 345 adayın katılımıyla gerçekleştirilmiştir. Sınavda kullanılan gereçler, ÖSYM tarafından verilmiştir. Sınav bugüne kadar görülmemiş derecede başarılı geçmiştir. Başkalarının yerine sınava girenler maalesef hep görülmüştür. Ama ilk kez YGS 2011’de bu yaşanmamıştır.

ŞİFRE DİYE BİR ŞEY YOK: Ortaya atılan bir iddiaya göre cevap anahtarlarının bir şifresi olduğu söylenmiştir. Bu şifre tamamen asılsız ve gerçek dışıdır. Sınav kitapçıkları, incelendiğinde bu net ve kesin olarak ortaya çıkmaktadır. Değerli arkadaşlar ÖSYM her zaman olduğu gibi bugün de bundan sonra da kendi işine konsantre olacak ve güvenli sınavlar yapmaya devam edecektir. Tüm çalışanlarıyla birlikte ÖSYM bunun faydasını hep görmüştür. Bu nedenle kapalı dönemde olan arkadaşlarımız tarafından hiçbir adaya verilmemiş bir kitapçığın basına dağıtılmasına karar verilmiştir. Bunun için iki yol vardı. Ya sistemden her basın kuruluşu adına ayrı bir kitapçık oluşturulacaktı yada her kuruma aynı kitapçık verilecek ve böylece farklılık sağlanmayacaktır. Burada ikinci yol tercih edildi ve tek bir kitapçık kamuoyuyla paylaşıldı. Hepimizin bildiği gibi bu A4 boyutundaki bu kitapçık ve cevap anahtarı kamuoyuna verildi. Oysa adaylara verilen soru kitapçığı tamamen farklı boyutta, kağıtta farklı bir geometrideydi. Konu bir şifre dağıtımı olarak ortaya atılınca ÖSYM hemen bir titiz inceleme başlatmıştır. Böyle bir şeyin gerçekten doğru olması tüm sınavın iptaline götürecektir. Bu nedenle vakit kaybetmeden tüm detaylarıyla incelenmiştir.

BU KİTAPÇIK SADECE BASINA VERİLDİ: Bu incelemede, basına verilen sınav kitapçığının sistemin dışında üretildiği bir gerçektir. Basına verilen kitapçık ve cevap anahtarı kesinlikle başka hiçbir adaya verilmemiştir. Adaya özgü kitapçık oluşturan algoritma detaylı incelenmiş ve bu tür bir şifrenin ilgili yazılım tarafından üretilmesinin mümkün olmadığı tespit edildi.

VATANDAŞLARIMIZIN GÖNLÜ RAHAT OLSUN: Bir kez daha belirtmek isterim ki hiçbir yanlışlık ve uygunsuzluk söz konusu olmamış ve sınav tam bir güven içerisinde, adalet ölçüsünde gerçekleştirilmiştir. Herkesin bildiğini sınayabilecek nitelikte bir sınav gerçekleştirilmiştir. Bütün vatandaşlarımızın gönlü rahat olmalıdır. ÖSYM hak ve adalet ölçüsünden taviz vermeden sınavların gerçekleştirilmesine devam edecektir. Her zaman söyledim ÖSYM kimsenin haklarına zarar vermeden, hesap verilebilirlik ilkesi gereği her bilgiyi paylaşmayı önemser. ÖSYM sınav güvenliği açısından da ısrarlıdır. Hiç kimse ÖSYM üzerinden hesap yapmamalıdır. ÖSYM’yi faydası olmayacak tartışmalara çekmemesi gerekir. Çünkü biz ÖSYM olarak sadece sınav yapıyoruz, bilgiyi ölçüyoruz. Bu konuda ÖSYM kendi işine odaklanmaya devam edecektir.

ÇARŞAMBA GÜNÜ GAZETECİLERLE ÖZEL GÖRÜŞECEK

YGS ile ilgili “şifreleme” iddiaları konusunda dün basın toplantısı düzenleyen ÖSYM Başkanı Demir, konuyu medya kuruluşlarının temsilcilerine de anlatmayı kararlaştırdı. Medya kuruluşlarının Ankara temsilcileriyle Çarşamba günü bir araya gelecek olan Demir, iddialara yanıt verecek.

YGS Şifresine İnceleme


Şifresine İnceleme

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, “Ygs soru kitapçığında şifreleme” iddialarına ilişkin inceleme başlattı.

Yaşam temponuza ayak uydurabilen İngilizce Eğitimi…

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, “Ygs soru kitapçığında şifreleme” iddialarına ilişkin inceleme başlattı.

Aa muhabirinin aldığı bilgiye göre, inceleme, Ankara Cumhuriyet Başsavcıvekili Şadan Sakınan tarafından yapılacak.

İnceleme kapsamında soru kitapçığı ÖSYM’den istenecek.

Başsavcıvekili Sakınan’ın, incelemeyi KPSS’deki kopya iddialarına ilişkin yürüttüğü soruşturma kapsamında yapacağı öğrenildi. – Ankara

Ygs’DEKİ KOPYA İDDİALARINA TEPKİLER

YGS’de, gizli şifre ile birilerine avantaj sağlandığı yönündeki iddialar CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun da gündemindeydi. Çeşitli ziyaret ve açılışlar için Antalya’da bulunan Kılıçdaroğlu YGS’ye yönelik iddiaları yanıtladı.

Antalya Esnaf ve Sanatkarlar Odasını ziyaretinde konuşan Kılıçdaroğlu, “çocuklarımızın hakkı yendi” değerlendirmesinde bulundu.

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
“Bugün açın bütün gazetelerin manşetlerini görün; Ygs sınavı. Çocuklarımız sınava girdi gizli Kapaklı formüllerle birileri yine avantaj sağladı, çocuklarımızın hakkı yendi. İşte ustalık dönemi bu. Öyle bir formül üretiyorlar ki belli kişiler bilecek soruları dağıtmaya gerek yok. Diyeceksiniz ki en düşükten en yükseğe göre yapın şunu işaretlediniz mi, daha doğrusu en düşüğü işaretlediniz mi veya en yüksekten işaretlediniz mi doğru çıkacak, hiç kafanızı yormaya gerek yok. Bunların ustalık dönemi bu. Türkiyenin sorunu da bu arkadaşlar. Ben merak ediyorum siyasi iktidar bu Ygs sınavı ile ilgili nasıl bir tepki verecek, daha ses çıkmadı bilmiyoruz.”

VURAL: BU MESELE HÜKÜMETİN SORUMLULUĞUDUR

Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Oktay Vural da YGS’deki şifreli kopya iddialarıyla ilgili olarak, “İvedilikle şüpheler giderilmelidir” dedi.

“İvedilikle sınav konusu şüphelerin giderilmesi, şifre skandalı neticesinde organizasyonu kim yapmıştır, müsebbiblerinin bilinmesi gerekmektedir… Bu mesele ÖSYM’nin meselesi değildir. Hükümetin sorumluluğu altındadır.”

‘İmamın Ordusu’nu okuyunca polis elinden aldı!


‘İmamın Ordusu’nu okuyunca polis elinden aldı!

'İmamın Ordusu'nu okuyunca polis elinden aldı! MERSİN’de CHP’li milletvekili aday adayı Avukat Semra Kabasakal, cezaevindeki gazetecilere destek olmak amacıyla, kentin en işlek caddesinde gazeteci Ahmet Şık’ın yayımlanmayan ancak internetten indirilen ’İmamın Ordusu’ adlı kitabının ilk bölümünü okudu. Polis, açıklama sonrası aday adayına mahkeme kararını hatırlatarak, elindeki dökümanlara el koydu ve hakkında işlem başlattı.

Semra Kabasakal, partisinin Akdeniz İlçe Binası önünde basın açıklaması yaptı. Ülkemizde basın özgürlüğünün tehdit altında olduğunu savunan Kabasakal, basın çalışanlarına destek olmak amacıyla partilerinin programı doğrultusunda böyle bir eylem yaptığını söyledi. Söz konusu kitabı toplatanlara seslenen Kabasakal şunları söyledi:
“Bu kitapta neler olduğunu bilmiyorum. Neden bilmiyorum çünkü kitap basılmadı. Basılmayan bir kitabın suç unsuru olup olmadığı belli olmaz. Kitap sürekli toplatılıyor. Avukata bir nüsha verilmesi gerekirken, verilen belge geri isteniyor. Bunun hukukta yeri olamaz. Ben bir hukukçu olarak bunun doğru olmadığını düşünüyorum. Ben de bu kitabı okuyarak bu suçu işliyorum. Kendimi ihbar ediyorum.”
’ELİNİZDEN ALMAK ZORUNDAYIM’

Kabasakal daha sonra, internetten indirdiği kitabın ilk bölümünü yüksek sesle okuyarak açıklamasını tamamlarken, eylemi takip eden Güvenlik Şube Müdürlüğü’ndeki polisler, aday adayının yanına gelerek davayla ilgili İstanbul 12’ci Ağır Ceza Mahkemesi’nin kararını hatırlattı ve dökümanları aldı. Güvenlik Şube Komiseri Mehmet Şahin şöyle dedi:
“Ergenekon silahlı terör örgütünün amacına hizmet etme, adil yargılamayı etkilemesi hususlarından, somut olayların ve kuvvetli şüphenin bulunduğu, ileride telafisi güç sonuçlar doğurabileceği değerlendirildiğinden, Cumhuriyet Savcılığı’nın talebinin kabülü ile İmamın Ordusu isimli doküman ve nüshalarının ve içerik olarak evrak ve aynı mahiyette tüm nüshaların yayınlanmasının yasaklanmasına ve el konulmasına karar verilmiştir. Bu yüzden bunu elinizden almak zorundayım.” Kabasakal ise bu olayın ardından seçim propagandası kapsamında esnaf ziyaretine devam etti.